Yaklaşık bir yıldan beri Suriye topraklarında kontrol dağılım haritası, yarı istikrarlı olmasına rağmen şimdiki durum yakında değişikliklerin olacağına dair sinyal vermektedir. Bunun sebebi; 2010’da Arap Baharı adıyla bilinen devrimlerin başlamasıyla patlayan çatışmalardan dolayı bölgede yaşanan bitik durumu ve Suriye savaşında aktif olan güçler arasındaki çatlağı onarma girişimleridir.

ABD başkanı Biden, başkanlık kampanyasını başlattığı günden beri İran’la Nükleer anlaşmaya yeniden dönmek istediğini net bir şekilde açıkladı. Ancak 2015’te ABD başkanı Barack Obama döneminde Viyana’da (5+1) grubu ile Tahran arasında imzalanan Nükleer anlaşmasını geride bırakarak, yeni koşullar içinde olacağını belirtti. Bu anlaşmadan vazgeçen Donald Trump tarafından İslam Cumhuriyetine yaptırımlar uygulandı ve bunu ihlal edecek herkesi tehdit etti.

Her iki tarafın yetkililerinin açıklamalarına dayanarak anlaşılıyor ki Amerika’nın yeni yönetimi tarafından Nükleer anlaşmaya ilişkin yürütülen müzakereler olumlu bir şekilde ilerlemektedir ve iki taraf arasındaki tartışmalı konular azalmaktadır. Dolasıyla bazı Körfez ülkeleri, Mısır ve İsrail olmak üzere Ortadoğu’da bazı ülkeler ile İran arasındaki gerginlik yok olma yönünde ilerleyebilir.

Türkiye’nin Müslüman Kardeşler ile aynı düşüncede olan İslami akımları çekmek konusunda önemli bir rol oynamasına rağmen, İslam dünyasının liderliği için daha çok Suudi Arabistan ile İran arasında yaşanan çatışmalardan dolayı, bölgede en sorunlu ilişki İran-Suudi Arabistan ilişkisidir.

Irak’ın arabuluculuğuyla aylar önce gizlice başlatan ve sonra daha açık hale gelen görüşmelerin sayesinde Riyad ile Tahran arasındaki sorunlar çözüme doğru gidiyor. İki ülkenin yetkililerinin olumlu açıklamaların sonuçlarına göre; bölgedeki gerginlik sona erdirilecektir.

Bu gelişmelerin Suriye durumunun üzerine etkili olacağını bekleniyor. İran’ın Suriye hükümeti sisteminde ve benzer bir şekilde coğrafyasındaki rolü birçok ülkenin hoşnutsuzluğuna neden oluyor.

2011’de Suriye savaşının başlamasıyla beraber yıllardır yaşanan yabancılaşmadan sonra Arap ülkeleri, Beşar Esad yönetimiyle yeniden ilişkileri canlandırmaya meyillidir. Bahreyn ve BAE baştan olmak üzere Bazı Körfez ülkeleri tarafından bu yakınlaşmaya ilk adımlar atıldı.

Umman Sultanlığı, Irak ve Lübnan’a gelirsek Şam ile ilişkilerini kesmediler. Mısır ise eski Başkan Muhammed Mursi’nin dönemi hariç Suriye hükümetiyle sınırlı olan ilişkisine devam etti ve Ürdün’de aynı şekilde devam etti.

Nükleer anlaşmanın başarılı olması için Tahran’dan bazı adımlar atılması bekleniyor. Bu adımlar; kapsamlı bir şekilde Suriye’deki varlığını gözden geçirmek, Suriye’deki yönetim sistemi ve toplum içinde olan nüfuzuyla ilgili endişeleri ciddiye almak, kendi yanlısı olan silahlı grupları Suriye toprağından çekmek. Şu adımlar gerçekten atılırsa kapsamlı bir çözüm dönemi için başlangıç olacaktır, bu dönemde BM 2254 kararına göre siyasi bir süreç başlatılacak ve savaş yüzünde harap olan ülke yeniden imar edilecek.

Diğer yanda İsrail, Suriye’den İran güçleri çekilmesi ve İlişkilerin tamamen kesilmesi mümkün değilse bile Tahran’ın gelecek Suriye hükümeti ile sınırlı bir ilişkisinin olmasından ısrarlı.

Eski Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad döneminde İran ile olan ilişki modeli, Tahran muhaliflerinin isteğine en uygun modelidir. O dönemde ilişki iki ülkenin arasındaki bir dengeye dayanıyordu. Ancak 2000’de babasından sonra iktidarı teslim alan Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad döneminde bu denge büyük bir oranda değişti. Lübnan başbakanı Refik Hariri’nin 2005’teki suikastı ve İsrail ile Hizbullah arasında Temmuz 2006’da yaşanan savaşla beraber uluslararası toplumdan gelen baskının nedeniyle Tahran-Şam ilişkisinin dengesi daha açık bir şekilde bozulmaya başladı. 2011’de Suriye savaşının başlamasıyla bu dengesizlik daha derinleşti.

Suriye arenasında etkili olan ülkeler, Tahran ile mevcut ilişkisinden vazgeçerse iktidarda kalmak konusunda Suriye yönetimine garanti vermeye çalışıyorlar. Bununla beraber büyük mali avantajlar elde etmesi, uluslararası toplumda yeniden kabul edilmesi, siyasi ve ekonomi kuşatmanın sona ermesine dair sözlerde veriliyor.

Ancak Suriye hükümeti Tahran’ı en güvenilir müttefiki olarak görüyor, ancak Tahran ile stratejik anlaşmadan vazgeçilmez ve ilişkilerinde bir anlaşmazlık yaşanır ise bunun bedeli rejimin sonu olur. Aralarındaki hedeflerin farklı olmasına rağmen Rusya ve İran çıkarları dikkatli bir şekilde Suriye hükümeti tarafından koordine ediliyor.

Arap ülkeleri ve batılıların Suriye hükümetine yönelik açılıma hazır oldukları açıktır. Bunun ana koşulları İran’dan bağımsız bir siyası iradesinin olması, güvenile bilir bir hükümetin kurulması, Suriye’den yabancı güçlerin çekilmesi ve ardından uluslararası toplumun gözetimiyle seçimlerin gerçekleşmesidir.

Tahran ile ilişkileri sınırlandırma bu kriz ve çatışmaları sonlandırmanın çözüm anahtarıdır. Aynı anda hiçbir tarafın Esad’ı devirme isteğinde olmaması, İran güçleri ve yanlı grupların Suriye’deki varlık nedenlerini azaltıyor. Bu durum anlaşmayı kabul etmek için artı bir fırsat olarak görünmektedir.


هل أعجبك المحتوى وتريد المزيد منه يصل إلى صندوق بريدك الإلكتروني بشكلٍ دوري؟
انضم إلى قائمة من يقدّرون محتوى الحل نت واشترك بنشرتنا البريدية.