Suriye İran’ın bir eyaletidir. Bu söz İran’ın Suriye’deki stratejisini kısaltan, direniş ekseni ve Suriye rejiminin kararlılığını güçlendirmeye dair yalanları bir köşeye sıkıştıran bir sözdür. İran’ın 2011’den bu yana yaptığı şey rejimi güçlendirmek, Rusya’yı Suriye toprağına çağırmak, sahada devam eden çatışmayı mezhepleştirmek ve demografik değişimde başrol almaktır.

Uzun ömürlü devrimin gücü ve İran’ın zayıflığı, Rusya’yı 2015’te sahaya sürdü ve o tarih Suriye’de iki ülke arasında rekabetin başlangıç noktası oldu. İran bu rekabeti zayıf bir tabana dayanarak sürdürüyor, çünkü Rusya tarafından herhangi bir çekilme tehdidi rejimi ve İran’ı devirmek anlamına gelmektedir. 

İran’ın özellikle 2014’te terörle mücadeleye yönelik uluslararası müdahale ve Rusya-İran-Türkiye arasındaki yapılan koordinasyon, sonra da 2015’te fraksiyonlara karşı uğradığı kırılma ile beraber yanılsamaları ortaya çıkmaya başladı ve Suriye’nin sadece bir bölümünde etkili olacağına ikna olması ile Suriye’nin hiçbir zaman İran’ın bir eyaleti olmayacağı kanaatine vardı.

Bu noktada İran askeri ve ekonomik anlaşmalar yapmaya, ordu ve güvenlik güçleri saflarında varlığını kökleştirmeye, sahada kendisiyle bağlantılı milisler kurmaya, Hüseyniyeler inşa etmeye, gençleri çekmeye ve son zamanlarda havalimanına ulaşmak için Şam’ın güney bölgesini ele geçirmeye çalışmaya başladı. İran’ın bu adımlar arkasındaki amacı rejimi desteklemekten toplumun içinde varlığını güçlendirmeye geçmektir. Bunun da nedeni bir gün Siyasi bir anlaşma doğrultusunda Suriye’den kovulursa, sosyal ve ekonomik yönden etkili olmaya devam edebilmesidir. 

Ancak İran’ı derinden rahatsız eden ve yanılsamalarını azaltan önemli bir faktör vardır, o da İsrail’in onu takibidir. İsrail istisnasız şekilde İran’ın tüm askeri mevkileri hava saldırıları yoluyla hedefe aldı. Suriye ile olan sınırındaki İran varlığını temizlemek ve onu Halep’e veya doğu bölgesine doğru itmek adına Rusya ve ABD ile bir güvenlik ittifakı kurmuştu. 

Elbette Suriye’de en büyük payı almayı hayal eden İran, Suriye rejimini ekonomik olarak desteklemek için harcadığı milyarlarca dolar, petrol vs, ve bu rejimi kurtarmak adına yaptığı tüm ‘fedakarlıklar’ ile Suriye’nin batısı ve iç bölgesinden geri çekilmesine neden olacak hiçbir anlaşmaya imza atmayacaktır. Aynı zamanda İran’ın bazı sınır bölgelerde geri çekildiğini gördük, ama bu tür adımlar aktör ülkelerin İran’a Suriye pastasından büyük bir parça vermek zorunda kalacağı siyasi bir anlaşmaya varmak adına vakit kazanmayı hedefleyen adımlardır. 

2014’ten sonra Amerika’nın İran varlığına karşı memnun olmadığı açıkça ortaya çıktı. Belki de Rusya’nın Suriye’ye girmesi bu yüzden kolaylaştırıldı. İsrail bu konuda ABD ile aynı duruşa sahipti. O zamandan bu yana İran, Suriye halkının çoğu tarafından reddedilmiş bir güç oldu ve Rusya hariç, Suriye meselesinde aktör ülkeler tarafından marjinalleştirildi. 

İran’ın stratejisi Lübnan, Irak ve Yemen’de olduğu gibi çıkarları tanınana ve yapılan siyasi anlaşmalarda aldığı pozisyonu iyileştirene kadar kalmak ve konuşlu olmaktır. Arap ülkelerinin iç meselelerine büyük oranda müdahale halinde bulunan İran, kalabileceğinden pek emin olmamasına rağmen yürüttüğü stratejiyi değiştirmedi. Eski ABD başkanı Trump tarafından ciddi baskınlara maruz kaldı ve o zamandan beri Amerika’nın İran’a yönelen politikasında birden fazla HAYIR stratejisi yürütüldü. Önce İran’ın nükleer faaliyetlerine HAYIR denildi, ikinci şart olarak balistik füze meselesi çözülmeden ve üçüncü olarak bulunduğu Arap ülkelerinden çekilmeden İran nükleer programının tanınması söz konusu bile olmaz denildi. 

İran tüm bunları reddetmesiyle Rusya, İsrail, Amerika ve Avrupa Birliği ile  kendisini sorunlar içinde bulmaya başladı. Bakılırsa İran hala imparatorluğa dair yanılsamalarıyla yaşamaya devam ediyor. Bununla beraber Arap halkı haklarını yok saymakla, politikasının uluslararası sahnede kabul görmeyeceğini ihmal ediyor. Öte yandan İran halkının haklarına da ihlaller yapılmaya devam ediyor, dolasıyla son yıllarda halk tarafında büyük ayaklanmalar başlatıldı. Açlık, iş fırsatları yokluğu, düşük ücretler ve Arap ülkelerinde yer alan devrim muhafızları milislerini desteklemesi şiddetle reddedilmesinden dolayı sürekli protestolar düzenlenmektedir. Bu duruma ilişkin Kasım Süleymani’nin fotoğrafları birkaç şehirde protestocular tarafından yırtıldı.

İranlı liderler tarafından İsrail ile savaş veya savaşa hazırlanmaya dair yalan ve dedikodular hep devam etti, ancak gerçek şudur ki İran’a en acı veren ülke İsrail’dir. İran’ı karada sınırdan uzaklaştırmasıyla durmayan İsrail İran’ın Lazkiye limanını kontrolüne alma hayallerini yıktı. Böylece limanı kontrol etme yolu daha önce Tartus limanını ele geçiren Rusya’ya açıldı ve bu şekilde İsrail İran’ı hem karada hem denizde sıkıştırmış oldu. 

Son zamanda İranlı bir ekonomi yetkilisinin Suriye’ye yaptığı ziyaret ve ekonomi alanında imza attığı anlaşmalar İran’ın kötüleşen durumunu ve Suriye’de çöken ekonomisini değiştirmeyecektir.

Son görüşme bu felaketten nasıl çıkılacağına dair tartışmalara yol açıyor. İran bu konuyla alakadar sayılmaz, tam tersine durumun kötüye gitmesi İran’ın Suriye halkını kontrol etmesi için bir fırsattır. Dünya ile yüz yüze kalan taraf Rusya’dır. Sadece Suriye’de değil son zamanlarda gördüğümüz gibi Ukrayna’da da NATO ile karşı karşıya geldi. Durum Kazakistan’da kontrolden çıkmaya çok yakındı.

Şimdi Suriye sahnesindeki yaşanan durum sürekli bir çöküş halinde. ABD, İsrail ve Avrupa’nın koşulları, aynı zamanda İran varlığını kabul etmeyen Türkiye yaklaşımı Rusya’yı Suriye krizine ciddi bir çözüm bulmaya itecektir.

Dünya Rusya’nın Kazakistan’da başlayan protestoları söndürmesini  görmezlikten geldi ama Ukrayna’ya yönelik tehditlerini kabul etmiyor. Zamanında ABD, Avrupa ülkeleri ve İsrail’in sessizliğini kullanan Rusya, Suriye’de rahatça kendine yer açtı ancak şimdilik durum değişti. Görüldüğü üzere Amerika Suriye’de kalacağını vurguladı, diğer taraftan İran varlığını her şekilde reddeden İsrail var, aynı zamanda Astana bağlamından yararlanarak Suriye’deki nüfuzunu genişleten İran, Türkiye tarafından reddedilmektedir.

Geçmişi uzun bir ülke olarak bakılan İran sadece Suriye’de değil tüm bölgeyi kontrol etme konusunda büyük yanılsamalar inşa etmişti. Rusya ve Çin’e doğru yönelmeye ilişkin kurduğu oyunlar, yanılsamalarının bir gerçek haline gelmesine izin vermeyeceklerini anlamadı. ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerin kökleşen varlığı ve öte yanda Türkiye’nin duruşu bu yanılsamaları sadece bölgede değil, İran’ın iç sahnesinde temelden yok ediyor. Husiler’in gerilemesi, Irak’taki İran milislerinin rolü ve Suriye’deki milislerinin bazılarını doğuya doğru geri çekilmesine dair göstergelerden bahsetmeyeceğim. Bununla beraber Lübnan’da Hizbullah’ın kabineyi tekrar aktifleştirmesine ve Beyrut limanında yaşanan feci patlamaya ilişkin adaleti engellemeye çalışmasına rağmen Lübnan’ın krizi çok ciddi boyuttadır diyebilirim. Hizbullah gelecek parlamento seçimlerinde çok zorluk çekecek ve onu çıplak hale getirecektir.

هل أعجبك المحتوى وتريد المزيد منه يصل إلى صندوق بريدك الإلكتروني بشكلٍ دوري؟
انضم إلى قائمة من يقدّرون محتوى الحل نت واشترك بنشرتنا البريدية.