Afrika kıtası, bilindiği üzere birçok uluslararası ve bölgesel güçlerin nüfuzlarını kurmak ve daha da genişletmek için rekabet ettiği bir toprak. Afrika’da İran’ın nüfuzu, kıtanın meselelerinde uzmanları ilgilendiren en önemli konulardan biri haline geldi. Görüldüğüne göre Tahran bu kıtada büyük aktörler arasında kendine ait bir yer açmaya çalışıyor.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Moritanya Dışişleri Bakanı Muhammed Salim Ould Marzuk ile yaptığı telefon görüşmesinde Moritanyalı mevkidaşına Ramazan ayı başlaması ve Dışişleri Bakanı olarak seçilmesi nedeni ile tebrik etme bağlamında iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmenin gerekliliğini vurgulayarak ‘Tahran, Batı ve Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkileri güçlendirme yaklaşımını sürdürecek’ dedi.

Geçtiğimiz Nisan ayı başlarında İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sait Hatipzade birkaç Afrika ülkesini gezdi ve ‘yaptığımız ziyaret verimli ve ilham verici, Afrika kıtası altın fırsatların yeridir’ ifadesinde bulundu. Twitter hesabında paylaştığı bir tweette ‘Afrika kıtası, İran İslam Cumhuriyeti’nin dengeli dış politikasında önemli bir yere sahiptir’ dedi.

Aynı kapsamda İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi sekreteri Ali Laricani’nin açıkladığı gibi ‘İran, Afrika ülkelerine özel bir bakış açısına sahiptir. Bu çerçevede İslam Cumhuriyeti’nin stratejisinin temelleri sömürgecilik ve küresel kibirle mücadele etmenin yanı sıra ezilenleri özellikle Afrika ülkelerinde bulunanları savunmaktır’. 

Öylese İran’ın Afrika’daki nüfuzu ne boyuttadır? Tahran, kıtadaki rakiplerine karşı nasıl hareket ediyor?

Afrika’da İran’ın nüfuzu nasıl başladı? 

Bölgede polis rolünü oynayan İran Şahı rejiminin doğasını hesaba katarak, anlaşılır ki İran ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler İran İslam Devrimi’nden önce başlamıştı. Ancak İran’ın Afrika’daki gerçek nüfuzu fiilen devrimden sonra, İranlı yetkililerin bir ‘küresel İslami yönetim’ kurma görüşüne ek olarak ‘devrimi ihraç etmek’ ve ‘Velayet-i Fakih teorisi’ ilkelerine odaklanmasıyla başladı. 

İran misyoner konvoyları, Batı’ya karşı kullanarak Afrika’ya girmeye başladı. Kıtadaki birçok genci dini ve ideolojik olarak Tahran’a bağlı kılmak adına, Afrika ülkelerindeki İran büyükelçileri işe alım süreçlerini bizzat denetliyordu. 

İran, ‘İran İş Ağı’ (AYAN) adıyla bilenen ve çatısı altında devlet ve sivil kuruluşları bir arada toplayan bu ağ aracılığı ile Afrika kıtasında Şiiliği yaymaya çalışıyor. Bununla beraber Afrika’daki İran nüfuzunun silahlı kolları İran Devrim Muhafızları saflarında yer alan Kudüs gücü, İran Güvenlik ve İstihbarat Bakanlığı ve Lübnanlı Hizbullah’tan ibarettir. 

Afrika’da kendine nüfuz sağlamak adına İran’ın yürüttüğü siyaset kalkınma alanlarında yardım sunmaya ve uluslararası işbirliği programlarına dayanıyordu. Örneğin, Petrol arama, petrokimya ve gaz tesislerini onarma, barajlar, askeri ve savunma üslerini inşa etme, tarım ve sağlık projeleri gibi teknoloji ve enerji alanlarında ortak projeler ve yardım sunarak İran kendi modelini teşvik etti. 

İran’ın yumuşak nüfuzu

İran Politika Analizi Arap Forumu’nda araştırma görevlisi Mustafa el-Nuaimi Al-Hal Net ile yaptığı görüşmede şunları aktardı: İran’ın Afrika’ya nüfuz etme stratejisi, yumuşak araçları kullanımı ile başlıyor. İran, etkisini yaymak istediği bölgelere öğrenci gönderme yoluyla halkın ihtiyaçlarını araştırıp öne çıkarıyor. Sonraki aşamada ihtiyaç sahibi ve yoksul aileleri aylık olarak maddi yardım veya gıda sepetlerini sunarak destekliyor. Daha sonra İranlı bursiyer öğrencilerin gözetiminde okul ve ibadethaneler inşa ederek ve seçkin öğrencileri burslu olarak İran Kum ve Tahran şehirlerine göndererek dini eğitime odaklanmaya başlıyor. Gönderilen öğrenciler ideolojik olarak eğitilerek, kendi ülkelerinde İran projesini pekiştirme kapsamında donanımlı hale geliyor.

İran meselelerinde araştırmacı gazeteci Beşşar Dreb, ‘İran’ın Afrika’daki nüfuzunun başlangıcını 1982 ile 1984 arasındaki döneme bağlıyor. Bu dönemde İran, Sahra altı Afrika’da mevcut büyükelçiliklerinin sayısını dokuzdan on sekize çıkarak ikiye katladı. İran kültür ve ideolojisini tanıtmak için elçiliklere kültür merkezleri bağlandı. Söz konusu kültür merkezleri, İslam Devrimi ilkelerinin diğer ülkelerde yayılmasının önünü açmakla mükellef olarak İran Kültür ve Propaganda Bakanlığı tarafından yönetiliyordu’ dedi.

Kitaptan silaha

İran, Afrika üniversitelerindeki Müslüman öğrenci gruplar ile ilişki kurmaya çalıştı ve bu bağlamda onlarca Afrikalı öğrenci İran’a gönderildi. Tahran ayrıca Humeyni’nin öğretilerini tanıtmak için çalışan ve diplomatlarını profesör ve öğretim görevlisi vasfıyla kıtaya gönderdi. Yerel enformasyon bakanlıkları ile iş birliği kurarak kıtada çıkarılan gazete ve dergilerinde mollaların görüşlerini destekleyen makaleler yayınlandı. Aynı zamanda tüm kütüphanelere kitap, süreli yayınlar ve kasetler dağıtıldı. Yürütülen bu politika sonucunda Afrika’nın Nasrullah’ı lakabıyla bilenen İbrahim Zakzaki gibi İran rehberine sadık bir Şii inancıyla aşılanmış yerel din adamları üretildi. 

Nijerya İslami Hareketi’nin liderliğini yapan İbrahim Zakzaki, Nijerya’da Şiiliğe çağıran kampanyalar ile biliniyor. Bazıları Zakzaki’yi, Nijerya’daki siyasi süreci ele geçirmek için Lübnan Hüzbullah’ın deneyimini kopyalamaya çalışmakla suçluyor. 

Merkezi İran’ın Kum şehrinde olan ve dini lider Ali Hamaney’in doğrudan denetimi altında yönetilen El-Mustafa Üniversitesi, imam yetiştirme sloganları ve başka entelektüel ve dini faaliyetler altında İran’ın Afrika’daki eğitim kolu rolünü oynuyor. Adı geçen üniversitenin, aralarında on yedi Afrika ülkesi dahil olmak üzere en az atmış ülkede şubeleri bulunuyor. Bu ülkelerin otuzunda orta öğretim şubeleri de bulunuyor. Şu anda altı bin Afrikalı din adamı, El-Mustafa Üniversitesi’nin İran içi ve dışındaki şubelerde ders ve eğitim kursları görüyor.

Afrika’da ‘kirli anlaşmalar’ ekonomisi

Ancak İran’ın Afrika’ya nüfuzu sadece ideolojik yönüyle sınırlı değildir. Aynı zamanda büyük önem taşıyan ekonomik boyutlara sahiptir. Beşşar Dreb’e göre Afrika’da İran’ın en bariz ticareti silah ticaretidir. Askeri çatışmaları yaşayan farklı dokuz Afrika ülkesinde on dört vakada İran silahları bulundu ve bu silahlar sadece dört vakada bulunduğu ülkenin yönetimine bağlı kuvvetler ellindeyken, geri kalan on vakada Senegal’de ayrılıkçı Casamance hareketi, Fildişi Sahili ve Zambiya’daki isyancılar ve Nijerya’daki İbrahim Zakzaki hareketi gibi farklı silahlı grupların ellindeydi. 

İran’ın Afrika’ya nüfuzu ekonomik ve ticari olarak, 1989 ile 1997 yılları arasında, Afrika ülkeleri ile dış politikasında ekonomik işbirliği köprüleri kurmaya benzersiz bir önem veren Haşimi Rafsancani’nin iktidara gelmesiyle başladı. Bu politika, İran’ın ürettiği otomobilleri diğer Afrika ülkelerine ihraç ettiği İran Khodro Diesel otomobil şirketi’nin 2007 yılında Senegal’de kurulduğu Mahmut Ahmadi Nejad döneminde doruk noktasına geldi. 

Sonra da söz konusu şirket Gine’ye yaklaşık 2 milyar dolar değerinde dizel otomobil ve ağır ekipman ihracatı yapmak için anlaşma imzaladı. Bundan sonraki aşamada iki ülke arasında enerji ve tarım alanlarında işbirliğini güçlendirmek adına bir görüşme yapıldı. 

Araştırmacı Mustafa el-Nuaimi’ye göre İran ile kıta ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliği çerçevesinde bazı kirli anlaşmalar da bulunuyor. İngiliz Sunday Telegraph gazetesinin 2010’da yaptığı bir araştırmaya dayanarak İran, Zimbabve ile petrol sağlamak karşılığında bol miktarda bulunan uranyum araştırmak için gizli bir anlaşma imzaladı.  

Şunları da aktaran el-Nuaimi: İran’ın Gine ile olan ilişkilerinin gelişmesi, İran dış politikasında uranyumun ne kadar önemli bir faktör olduğunu gösteriyor. 2007 yılında Gine’de uranyum bulunması ile iki ülke arasındaki ilişkiler açık şekilde güçlendi hatta 2010’da aralarındaki ticari alışveriş oranı yüzde yüz kırk arttı. 

Araştırmacı el-Dreb bu konuda aynı bakış açısını benimseyerek şunları söylüyor: İran’ın Afrika’daki nüfuzu büyük derecede kirli anlaşmalar olarak adlandırılabilecek şeylere dayanıyor. Kara para aklamak ve uyuşturucu kaçaklığına ek olarak, Sierra Leone’de silahlı çatışmaları yaşayan bölgelerdeki elmas ticareti gibi. 

Afrika’da İran ile Fas arasındaki ideolojik ve siyasi çatışma

Ancak unutulmaması gereken bir detay var burada; İran’ın Afrika’daki nüfuz genişletme girişimi boş bir arenada yaşanmıyor. Amerika, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere kıtada ağrılığı tanınmış uluslararası güçlerin yanı sıra Fas ve Türkiye’nin aralarında bulunduğu önemli bölgesel aktörlerde sahada yer alıyor. Buna ek olarak göz önüne alınması gereken Çin’in Afrika’daki büyük ekonomik ve siyasi nüfuzu var. 

Belki de kıtanın gençlerini lehine çekmek adına Fas ile İran arasındaki ideolojik çatışma, iki ülke arasında siyasi ve stratejik anlaşmazlığın en önemli fasıllardan biri sayılır. Mustafa el-Nuaimi’ye göre kıta ülkelerinde otuz iki şubesi olan Altıncı Muhammed İmamlar Eğitimi Enstitüsü ve Altıncı Muhammed Afrika Alimler Vakfı, Afrika’da Şiiliği yayma girişimine karşı durmak amacıyla kuruldu.

Geçtiğimiz ocak ayında Fas Dışişleri ve Afrika İşbirliği Bakanı Nasir Burita, Fas Millet Meclisi’nin dikkatini, İran’ın Şiiliği yaymak için Batı Afrika’ya girme girişimlerine çekti. Bununla beraber İran’ın kıtadaki emellerine karşı durmanın en önemli nedenleri, Faslılar ve kıtanın manevi güvenliğidir. 

Fas, Mayıs 2018’de Rabat’taki İran büyükelçisinden çekilmesini talep ederek ve Tahran’ın Fas büyükelçisini çağırmasından sonra, diplomatik ilişkiler resmen kesildi.

Türkiye ve Çin’in ekonomik nüfuzunun ortasında İran yayılması

Öte yandan Türkiye’nin Afrika kıtasına yönelik ilgisi her geçen gün artış gösteriyor. Bu bağlamda kıta ülkeleri ile işbirliği ufuklarını açma ve genişletme, ilişkileri düzeltme çabasının bir parçası olarak Afrikalı liderler ile görüşmeleri yoğunlaştırma yönünde isteklidir. Ekonomik düzeyde 2003’te Afrika ülkeleri ile  ilişkileri geliştirmek adına bir Türk stratejisi hazırlandı ve Türkiye 2005 yılını Afrika yılı olarak ilan etti. 

Genel olarak Afrika’da Türkiye-İran rekabeti Etiyopya krizinde, Tigray bölgesinde yaşanan açık savaş esnasında ve özellikle Tigray’daki muharebelerde Türk İHA’larının İran İHA’larından daha etkili olduğunun kanıtlanmasıyla, Etiyopya Cumhurbaşkanı Abiy Ahmet’in İran ile olan ittifakı dahil olmak üzere geleneksel ittifaklar yerine Türkiye ile bir ittifaka varmak kararı Ankara’yı ziyaret ettikten sonra daha da belirgindi.

Şimdi, İran’ın Afrika’daki nüfuzu ile kıtadaki Çin projelerinin gelişimi arasındaki bağa geldiğimizde birçok analistlere göre anlaşılıyor ki Tahran, Afrika kıtasını en önemli istasyonlarından biri olarak gören Çin’in ‘Kuşak ve Yol’ projesinde ana bir rol almak istediği için Pekin ile olan olumlu ilişkisinden yararlanmaya çalışıyor.

Kahire’de yer alan İran Politika Analizi Arap Forumu başkanı Muhammed Muhsin Ebu el-Nur’un Londra merkezli Al-Arap gazatesi ile yaptığı konuşmada: İran, Pekin’in Doğu Afrika bölgesinde tam potansiyeliyle çalıştığını fark ederek, Afrika ülkeleri ile Çin arasındaki stratejik işbirliği anlaşmalarından yararlanarak ekonomik pastadan payını almaya çalışmaktadır.

هل أعجبك المحتوى وتريد المزيد منه يصل إلى صندوق بريدك الإلكتروني بشكلٍ دوري؟
انضم إلى قائمة من يقدّرون محتوى الحل نت واشترك بنشرتنا البريدية.