Taliban’ın Ağustos 2021’de Afganistan’ı ele geçirmesinden bu yana yurtiçi ve uluslararası arenasında kendi imajını güçlendirmek adına kontrol sağlama süresi konusunda bir rekor kaydetmeye çalışıyor gibi gözüküyor.
Ülke sınırlarında Taliban birçok zorluklarla karşı karşıyadır. Onlardan bazıları; Taliban’ın hareket zihniyetinden devlet zihniyetine geçebilmesi, yaşanan geçici dönem veya kalıcı olursa ülkenin geleceğiyle ilgili Taliban’ın net bir vizyon benimseme ve uygulaması, devlet kurumlarını yönetmeye hazır nitelikli kadro bulundurması ve en son hizmet ve temel kaynakları elde etmesi.

Taliban’ın karşılaştığı bu zorlukların yanı sıra resmi istatistiklere göre dört ay içinde düzelediği sayısı 77’yi aşan operasyonlarla Horasan’daki IŞİD örgütü ile yüzleşmesi, aynı zamanda El Kaide, Özbekistan İslami Hareketi, İmam Buhari Ketibesi ve Türkistan İslam Partisi ile başa çıkma politikasının temellerini tanımlaması vardır.
Ancak Taliban’ın karşılaştığı zorlukların en büyüğü İran ile olan sınırı kontrol etmektir. Çünkü terör örgütü IŞİD’in bazı liderleriyle kurduğu güçlü ilişkilerini kullanarak Tahran, Afganistan’ın istikrarını sallayabilir, dolasıyla Taliban yönetiminin pekiştirilmesini imkânsız hale getirebilir. Aynı zamanda İran Suriye’den veya Yemen ve Libya gibi kaotik ülkelerden örgütsel olarak düzenlenmemiş cihatçıları toplayıp Kabil ortasına kadar transferini sağlama kabiliyetine sahiptir. Diğer yanda Taliban’ın yerel ve uluslararası kamuoyunun desteğini elde etmek amacıyla benimsediği açıklık politikasının İslami hareketinin ilkelerinden vazgeçmesi olarak yorumlamasından dolayı endişe içindedir. Böylece destekçilerinde yarattığı imaja zarar gelebilir ve Taliban’ı terk edip Afganistan arenasında yer alan diğer İslami örgütlerin saflarına katılma ihtimali büyük olur.

Şu an konuşulan ve merak edilen konuya geldik, Taliban’ın genel olarak cihatçı hareket ve gruplara olan tutumu nedir? Özellikle Suriye, Yemen ve Libya’daki cihatçı gruplara Afganistan’ın yine de bir sığınak olmasına izin verecek mi?
Yukarıdaki sorulara yol açan sebeplere gelirsek, Afgan sahnesini tüm boyutlarıyla oluşturan temel noktalarla yüz yüze kalırız ve bu noktaları şöyle aydınlatabiliriz:
Taliban’ın bazı cihatçı literatürü benimsemesi ve tarihi boyunca yabancı savaşçıları saflarına çekmesi.
El Kaide’nin Arap cihatçılar tarafından kurulması, Afganistan dışındaki hedeflere karşı düzenlenen cihatçı operasyonları hazırlama ve uygulaması için Afganistan’ı bir zemin olarak kullanılması.
Afganistan’dan yabancı güçlerin hızlı çekilmesine paralel olarak Taliban’ın ülkeyi hızlı ele geçirmesi, yüz milyonlarca dolar değerinde silah ve mühimmat ele geçirilmesi ve hareketin örgütlenmesine dair kanıt olarak büyük bir askeri tören düzenlenmesi.

İktidarda Taliban’ın tek güç olma olasılığı ve Afganistan’ın İslami emirlik olarak ilan edilerek bir İslami ordu kurulma olasılığı.

Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi ve ABD güçlerinin geri çekilmesi, Suriye’deki cihatçı gruplar tarafından hoş karşılandı. 18 Ağustos’ta HTŞ (eskide El Nusra Cephesi adıyla biliniyordu) bir açıklama yayınlayarak Taliban’ın ‘zaferi’ni kutladı, 4 Eylül tarihinde Hurras ed-Din benzer bir açıklamada bulundu ve Fransız cihatçı Ömer Omsan liderliğinde bulunan Yabancılar Ketibesi tarafından Taliban’ın bu zaferi kutlandı.

Afganistan cihatçı gruplara yine bir sığınağa dönecek mi?

Bir prensip olarak çoğu uzman Taliban’ın Afganistan’ı eskiden olduğu gibi cihatçı gruplara güvenli bir zemine dönüştürmekte gönüllü olmadığını düşünüyor. Ortadoğu ve terör meselelerinde Amerikan uzman Daniel Beyman’ın Amerikan magazin Foreign Affairs’ta yayınladığı bir makalede Afganistan’ın cihatçı gruplara tekrar bir yuvaya dönüşmesinin uzak bir ihtimal olduğunu belirti. Bunun nedenleri; El Kaide’nin geçmişteki gücünü kaybetmesi, IŞİD’ın Taliban ile olan düşmanlığı ve Taliban’ın geçmişten aldığı derslerden dolayı şimdiki dönemde farklı yaklaşımları görünmektedir.

Berlin’de yer alan Alman Uluslararası ve Güvenlik Politikası Enstitüsü’nde Güney Asya meseleleriyle ilgilenen Christian Wagner’e göre Afganistan’ın cihatçı hareketlere bir sığınak olmasının uzak bir ihtimal olduğunu söyledi, çünkü iktidara ulaşan Taliban dışlanmış bir ülke değil uluslararası toplumda yer alan bir ülke yönetmek istiyor.
Taliban’ın elde ettiği kazançlarla ilgili dikkatli hareket eder ve eski dönemlerin geri dönmesini istemez. Dolasıyla aleni şekilde reddetmese de Taliban cihatçı grupların Afganistan’a dönüşünü hoş şekilde karşılamadı. Bu yüzden Şubat 2020’de eski Amerikan Başkanı Donald Trump döneminde Taliban ile Amerika yönetimi arasında yapılan Doha anlaşması doğrultusunda, Afganistan’ı zemin olarak kullanarak batı veya komşu ülkelerin çıkarlarına zarar veren veya Afgan sivil barışını tehdit eden hiçbir cihatçı gruba izin vermemek amacıyla Taliban’dan yeni kararların çıkarılması bekleniyor.

Kademeli olarak cihatçı grupların liderleri Afganistan’a geri döneceklerse bunların arasında Hurras ed-Din hareketi ve HTŞ’nin bazı eski liderlerinin yanı sıra Eymen ezZevahiri ve Seyfüladil gibi El Kaide’nin bariz isimleri bulunabilir. Bahsetmeye değer ki yaklaşık 20 yıldır İran’da ikamet eden Seyfüladil, ezZevahiri’den sonra El Kiade’nin liderliğine en güçlü adaydır. Ancak El Kaide’nin liderlerinin Afganistan’da ikamet etmeleri 11 Eylül 2001’den önceki dönem gibi kolay olmayacaktır. Taliban tarafından El Kaide liderleri ve yandaşlarına, hareket etme, toplanma ve sosyal faaliyet konularında kısıtlamalar getirilebilir. Geçtiğimiz ağustos ortasında Taliban’ın ülke genelinde selefi şeyhlerine hutbe, imamlık ve ders verme konularında getirdiği yasaklar bu konuda bir göstergesidir.

HTŞ Afganistan’a dönmeyi düşünüyor mü?

Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi ve yabancı ülkelerin askeri varlığını bitirmede başarılı olması Suriye’deki HTŞ gibi cihatçı hareketler için bir rol modele dönüştü. Adlarını açıklamak istemeyen El Culani’ye yakın bazı kaynaklara göre HTŞ lideri Ebu Muhhemed El Culani başlangıcı İdlib’den ve tüm Suriye kuzeyini kapsayan Afganistan’a benzer bir deneyim gerçekleştirmeyi ummuyor. Al-Hal Net’e konuşan kaynaklara göre Taliban’ın Afganistan’daki süreci Suriye’deki cihatçı gruplar için ilkelerinden vazgeçmemek ve Taliban’ın yaşadığı gibi iktidara ulaşma süresi 20 yıl olsa da tüm Suriye’yi kontrol etmek için bir ilham kaynağını temsil ediyor.

Diğer yanda Suriye, kalan cihatçı gruplar ideolojilerini sürdürme ve durumu kontrol etme konusunda HTŞ ile aynı kapasiteye sahip olmayabilir, özellikle üyelerinin çoğu Suriyeli olmayan Pakistan, Afganistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkelerden gelen gruplar. Çünkü belli bir dönemde ve Suriye durumunda aktif olan ülkelerin olası anlaşması doğrultusunda bu grupların lider ve üyeleri alternatif arenalar bulmak zorunda kalabilirler.
Görüldüğü kadarıyla İslami heyetler, partiler, gruplar ve cihatçı hareketler tarafından Afganistan’a Taliban’ı kutlamak için temsilciler gönderilebilir. Ancak olası ziyaretlerin temel amacı cihatçı hareketlere karşı ve bu hareketlerin Afganistan’a taşınmasıyla ilgili Taliban’ın nabzını ölçmektir.

Taliban ve endişe duyan ülkeler cihatçı grupların dönüşüne nasıl davranacak?

Birçok sebepten ve mevcut koşullardan dolayı şimdiki dönemde Afganistan’a cihatçı grupların geri dönüşü uzak bir ihtimal gibi duruyor. Yine önümüzdeki yıllarda sınırlı şekilde kendi aileleri ile beraber bu grupların İran, Suriye, Yemen, Libya ve Irak’taki üyeleri Taliban tarafından açık bir şekilde hoş karşılanmasa da Afganistan’a kalıcı olarak yaşamaya yönelecek.

Bu durumda Taliban tarafından bu hareketlere iki koşulun dayatması tercih edilir:
Bir; Taliban’ın batı veya komşu ülkelerle olan çıkar ve anlaşmalarına zarar veren hiçbir faaliyet içinde bulunmamak.
İki; koşullar gerektirdiğinde IŞİD’e karşı Taliban’ı desteklemek.

Taliban için cihatçı grupların Afganistan’a geri dönmesi, bazı üyelerin göçmesi, Arap, Batı veya Orta Asya ülkelerinden yeni örgütler kurulması amacıyla Afganistan’a taşınması, kontrol edilme konusunda zorluklarla karşı karşıya kalınacaksa belli dönemlerde rahatsızlık verici olma ihtimali vardır.

Genel anlamda ABD ve Batı için cihatçı grupların geri dönüşünü kontrol etmek geçmişteki gibi kolay olmayacak.
Bu konu Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü’nün yayınladığı bir raporda Harun Y. Zilin tarafından kaleme şu şekilde alınmıştı: ABD ve müttefiklerine cihatçıların Afganistan’a geri dönmesini engelleme imkânı veren yolları düşündüğümüzde, 11 Eylül 2001’de terör ile mücadele etme adına koyulan stratejinden dolayı ABD ve müttefiklerinin önüne farklı seçenekler sunulmakta.

Ama geçtiğimiz son 20 yılda ABD’nin sahada dayandığı güçlü istihbarat altyapısı günümüzde değişmek veya tamamen ortadan kaldırılmak üzeredir. Dolasıyla gelecekte El Kaide ve diğer terör örgütleri tarafından olası operasyonları durdurma planı güçlüklerle karşılaşabilir. Bu gerçeğe dayanarak Afganistan’ın terör saldırılarını gerçekleştirmek için bir zemin olarak kullanmasına izin vermemeye dair Taliban’ın verdiği sözleri tutması amacıyla ABD yönetimi baskı yapmaya devam etmelidir. Aynı zamanda Taliban’ın bu sözünü tutmak istemediği veya bu sözü yerine getirmek için gereken güce sahip olmadığı takdirde ABD bu tehdide karşı önlemler hazırlamalıdır.

Rusya ve Çin’e gelirsek, bu örgütlerin geri dönmesi, sınırlı şekilde bile olsa yeniden üretilmesi ve siyasi açıdan Afganistan gibi istikrarsız bir ülkede toplanması askeri, istihbarat ve güvenlik açılarından bu ülkeleri alarm haline sokacaktır. Bunu yaşamamak, terör ve kaosu engellemek amacıyla bu iki ülke (Rusya ve Çin) Taliban’ı desteklemeye ve onunla iş birliği içinde bulunmaya mecburdur.

Son olarak, Suriye’deki cihatçı hareketeler Şam yönetimiyle çatışma ve kendilerini savunma açısında benzeri görülmeyen kazançlar elde ettikleri ve son on yılda İslami bir devlet kurulması yolunda ilerlendiğine inanıyor. Bundan dolayı Suriye’deki elde ettikleri tüm kazanımlarından vazgeçmek ve sadece Taliban iktidara ulaştı ve ülkeyi tamamen kontrol etti diye Afganistan’a yönlenmek için mantıklı bir neden bulamayabilirler.

هل أعجبك المحتوى وتريد المزيد منه يصل إلى صندوق بريدك الإلكتروني بشكلٍ دوري؟
انضم إلى قائمة من يقدّرون محتوى الحل نت واشترك بنشرتنا البريدية.